Saçların mat ve bakımsız görünmesine yol açan sebepleri ortadan kaldırın. Yazı bakımlı ve güzel saçlarla karşılayın.
Sağlıklı ve güzel saçlara sahip olmak için tek yapmanız gerekenin saçlarınızı kestirmek olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Saç bakımında beslenmeden, fırça seçimine kadar dikkat etmeniz gereken pek çok şey var.
B ve E vitaminleri yararlı
Saçları kesmenin daha hızlı uzamalarına yol açtığı söylenir ancak saçlar kesildiğinde değil, yaz aylarında havanın sıcak olduğu zamanlarda daha hızlı uzar. B ve E vitaminlerinden zengin beslenmek saç sağlığını korur daha esnek, parlak olmalarını sağlar. Bu yüzden kepekli pirince, yeşil sebzelere sofranızda mutlaka yer açmalısınız. Saçınıza uyguladığınız ürünlerin kaliteli olması da çok önemli. Mutlaka saç yapınıza uygun bir şampuan tercih edin.
Kalitesiz ürünler
Ayrıca saç tarağı ya da fırça seçimi de çok önemli. Kullandığınız tarağın kaliteli olmasına dikkat edin. Keskin metal ya da plastik uçlar saçlarınızın uçlarının kırılmasına neden olur. Toplama şekilleri de saç kırılmalarında çok etkili. Sıkı toplamak yerine genelde rahat kalmalarını tercih edin. Kurumuş ve yıpranmış saçları en iyi canlandırma yöntemi zeytinyağı tedavisidir. Saçlarınıza parlaklık vermek ve beslemek için 2 çorba kaşığı zeytinyağını ısıtın.
Çabuk kırılan saçlara
Bunu yavaş yavaş tüm saç derinize yedirin. Sıcak suda ıslattığınız bir havluyu sıktıktan sonra bir türban gibi başynıza sarın. Havlu soğurken bu işlemi iki veya üç defa tekrarlayarak, başın yağı iyice emmesini sağlayın. Sonra saçlarınızı yıkayarak, iyice durulayın. Bu bakım türü, özellikle çabuk kırılan saçlar için çok yararlıdır.
Saça göre bakım
İnce ve cansız saçlar: Saç serumları kırılan uçları düzleştirmede son derece işe yarar. Parmaklarınızın arasına bir damla alarak yıpranmış saç uçlarına uygulayın. Saçlara hacim ve hareket kazandırmak amacıyla, saç diplerine (geri kalan yerlere değil) köpük sıkın. Saç kurutma makinesiyle kurutun.
Yağlı saçlar: Saç derisinde biriken sebum adlı yağ hücrelerinin fazlalığı düzensiz şampuanlama, terleme ya da hormonal dengesizlikten kaynaklanıyor olabilir. Saçınızı arındırıcı bir şampuanla yıkayın. Krem içermeyen şampuanlardan kullanın.
Dalgalı saç: Dalgalı saç genellikle kuru olur, bu nedenle nemlendirici içeren şampuan ve kremlere gerek vardır. Islak saça uygulanan serumlar saç tellerini yumuşatır. Serum ve köpükler saçtaki kıvrımları vurgular.
Kalın ve sert saçlar: En kolay saç tipi, ama sürekli bakım ve kontrol gerektirir. Fazla kısa kestirmemeye dikkat edin.
Kıvırcık saçlar: Bu saçların yapısı büyük çeşitlilik gösterir, ancak önünüzdeki seçenekler sınırlıdır. Doğal haliyle bırakın, iyi bakın ve örme, topuz gibi modeller uygulayın.
4 Haziran 2007 Pazartesi
Saçlarınız yaza hazır mı?
HAFTA SONU KAHVALTILARINI BABALARIYLA HAZIRLASINLAR!
alıntı
Çocuklar eğlenerek de yemek zevki kazanabilir!
Biz anneler sürekli olarak çocuklarımızı doğru ve yeterli besleyip besleyemediğimiz konusunda endişe duyarız. Bu endişe çevresel baskıların da etkisi ile bir çığ gibi büyür. Bir de bakmışsınız ki, yemek saatleri hem siz hem de çocuğunuz için işkenceye dönüşmüş. Bunu engellemek elimizde... Nasıl mı?
Dr. Sibel Özilgen'in, "Eğlenceli Beslenme Kitabı" adlı eseri, çocuklara, ailelere ve eğitimcilere aktivitelerle beslenme eğitimi kazanmaları için fırsat tanıyor. Kitabın ilk ölümünde beslenmenin ve beslenme eğitiminin temel unsurlarını, ikinci bölümünde bu bilgileri çocuğa aktarmakta kullanabileceğiniz katılımcı aktiviteleri, son bölümünde ise çoğunu çocuğunuzla birlikte yapabileceğiniz kolay ve sağlıklı yemek tariflerini buluyorsunuz... Kitaptan yola çıkarak, biz de okul öncesi dönemde beslenmenin temel ilkelerini doğru bilmenin ve bunları çocuklarımıza doğru metotlarla aktarabilmenin keyfini nasıl çıkarabileceğimizi Özilgen'den dinliyoruz...
EĞLENEREK BESLENMENİN İPUÇLARI
Okul öncesi çağdaki çocuklar öğrenmeye açık ve istekli olurlar. Ve duyduklarından çok gördükleri, dokundukları, test edebildikleri şeyleri; kısacası birebir yaşadıklarını öğrenirler, hatırlarlar ve taklit ederler. Bu yaşlarda alınan eğitimin sonucunda geliştirilen alışkanlık ve davranışların büyük bölümü yetişkinlik dönemine de taşınır. Erken yaşlarda verilecek doğru beslenme eğitimi, çocukların sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları edinmelerinde ve bunu hayatları boyunca uygulamalarında yardımcı olur.
Yapılması gereken en önemli şey, onlara daha çok küçükten doğru beslenme alışkanlıklarını kazandırmak... Çocuk, yetişkinlik yıllarına taşıyacağı beslenme davranışlarının büyük bir kısmını okul öncesi çağlarda geliştirir. Çocuğun doğru beslenme davranışı geliştirmesi kısa vadede yemek seçmesini, orta ve uzun vadede ise yanlış beslenmeye bağlı sağlık problemleri yaşamasını engeller. Peki, bunu nasıl yapacağız? İşte burada ayna bize doğru dönüyor. Çocuğun beslenme alışkanlıkları edinmesinde ailenin ve gittiği okul öncesi kurumdaki eğitmenlerin beslenme bilinç ve davranışları çok önemlidir. Çocukların doğru ve sağlıklı beslenme davranışları kazanmalarında benimsenmesi gereken temel unsurlar eğitim, olumlu yaklaşım, sabır ve zamandır.
DOĞRU MODEL OLUN!
Çocuğunuzun kısa vadede yemek seçme problemini hallederken, yetişkinliğine de taşıyacağı doğru beslenme davranışları geliştirmesini sağlayacak bazı kurallar vardır. Her şeyden önce çocukların model aldığı, iyisiyle kötüsüyle davranışlarını taklit ettiği ebeveynler ve eğitmenler doğru modeller olmalıdır. Kısacası, biz kendi beslenme alışkanlıklarımızı ve davranışlarımızı gözden geçireceğiz. Örneğin; biz yemek seçiyorsak, emin olun ki çocuğumuz da yemek seçecektir.
SOFRAYA BİRLİKTE OTURUN!
Evde ve okulda yemek saatlerini düzenli hale getirmeli, mümkün olduğu kadar öğün atlamamaya ve sofraya birlikte oturup birlikte kalmaya çalışmalıyız. Yemek yerken sakin ve huzurlu bir ortam yaratmalı, kesinlikle televizyon vb. seyretmemeliyiz. Kahvaltı çok önemli bir öğündür, mutlaka kahvaltı etmeye özen göstermeliyiz. Çocuğu eline tutuşturulmuş bir simitle okuluna yollamak yerine, sabah biraz erken kalkıp birlikte dengeli hazırlanmış kahvaltı etmeye çalışmalıyız. Yemeği ceza veya ödül konusu yapmamalıyız. Bir yemeği yedirebilmek için bir başka yiyeceği ödül olarak ortaya koymak; çocukta iyi yiyecek-kötü yiyecek kavramının gelişmesine neden olur. Çocuğu yeni tadlar denemeye teşvik etmeli ama asla zorlamamalıyız. Tatları mümkün olduğunca basit tutmalıyız. Yiyeceklere dokunmalarına izin vermeliyiz. Ona olan sevgimizi tehdit unsuru olarak kullanmamalıyız, yani "Yemeğini yemezsen seni sevmem" gibi cümleler kurmamaya özen göstermeliyiz. Çocuğa yiyebileceği kadar yemeği tabağına kendisinin almasını öğretebiliriz. Doyduğu halde yemeğini bitirmeye zorlamak çocuğun tepki vermesinin yanı sıra, zaman içinde porsiyonların büyümesine de neden olur. Yasaklar cazip kılar, hiçbir yiyeceği yasaklamamalı ancak eve sağlıklı yiyecekleri almaya özen göstermeli ve bunları çocukların ulaşabileceği yerlere koymalıyız. En etkin öğrenme yöntemi aktif katılımdır. Çocuklarımızla birlikte eğlenceli deneyler ve aktiviteler yapabilir, mutfakta bize yardım etmesine izin verebiliriz. Vee bütün bunları zorunluluk olarak değil, hayatın doğal akışı içinde yapmalıyız. Sakin ve sabırlı olmalıyız. Bunun bir süreç olduğunu ve zaman alacağını unutmamalıyız.
BESLENME EĞİTİMİNİN AMAÇLARI
- Çocukları farklı besin grubundaki yiyeceklerle tanıştırmak.
- Çocuklarda bazı yiyeceklere karşı oluşabilecek ön yargı ve tepkiyi önlemek.
- Çocukların sağlıklı ve sağlıksız yiyecekleri birbirlerinden ayırt edebilme yetisini geliştirmek.
- Çocuklara sağlıklı olmak ve doğru beslenme alışkanlığı arasındaki ilişkiyi göstermek.
- Çocuklara ileriki yaşlara da taşıyacağı doğru beslenme alışkanlıklarını kazandırmak.
DENGELİ VE SAĞLIKLI BESLENME NEDİR?
Çocuklar sağlıklı büyüyebilmek ve sağlıklı kalabilmek için gerekli besinleri ancak değişik yiyecek gruplarından alabilirler. Ne yazık ki, gerekli bütün besinlerin hepsini içinde barındıran tek bir yiyecek yoktur. Yiyecekler; tahıllar, sebze ve meyveler, süt ve süt ürünleri, et ürünleri ve baklagiller, yağ ve şekerler olmak üzere beş gruba ayrılırlar. Ve çocukların dengeli beslenmek için bu grupların hepsinden tüketmeleri gerekir. Tüketirken ise dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, "gıda piramidi"nin en tepesinde bulunan şeker ve yağlardan en az, "gıda piramidi"nin tabanında bulunan tahıl gruplarından ise en fazla tüketilmesi gerektiğidir. Ayrıca, günlük tüketim miktarı fiziksel aktivite gözönünde bulundurularak ayarlanmalıdır. Doğru beslenmede önemli olan "ne kadar" değil, "neyi ne kadar" yediğimizdir. Hedefimiz doymak değil, doğru, yeterli ve sağlıklı beslenmektir. O nedenle de beslenmenin yetişkinler ve çocuklar tarafından, bir görev ve pazarlık konusu değil; stresten uzak, doğal bir eğlence olarak kabul edilmesi, hem yetişkinlerin hem de çocukların hayatını kolaylaştıracağı gibi, sağlıklı beslenme yönünde atılan önemli bir adımdır.
Yeni kardeş, kıskançlık yaratır mı?
Kardeş kıskançlığı, ailedeki ilk çocukların yaşadığı ve anne babaları uzun süre uğraştıran bir durumdur. Peki, kardeş kıskançlığını önlemek için ne yapmalı, anne babalara burada ne gibi görevler düşüyor? Çocuk ve Ergen Psikoloğu Özge Türk, kardeş kıskançlığı hakkında bilgi veriyor.
Karışık duygular
Kardeş kıskançlıklarının temelinde anne ve babanın ilgi ve sevgisinin bölünmesi korkusu yatmaktadır. Yeni doğan kardeş, büyük çocuk için adeta bir kumadır. Yani; anne ve babanın ilgi ve sevgisini artık yeni doğanla paylaşmak zorundadır. Çocuk, yeni doğan kardeşine karşı sevgi ve nefret arasında gidip gelir. Küçük kardeşini sevmediğini söylerse, anne-baba ve çevre tarafından ayıplanacak, eğer sevdiğini söylerse en büyük alkışı o alacaktır. O zaman alkışı almak, yani küçük kardeşi sevmek ve benimsemek için kendini zorlar.
Kriz başlıyor
Anne ve babasına da bu durumu ispatlamaya çalışır. Örneğin; taşıyamayacak olsa da kardeşini kucaklayıp taşımak için ısrar eder, ağlayınca ilk önce o koşar. Sevgisi o kadar taşmaktadır ki; küçük çocuğu eline alır, sıkıştırır ve küçük çocuk ağlamaya başlar. Anne ve baba onu bu davranışı nedeniyle azarlar. Oysa ki sadece küçük kardeşini ne kadar sevdiğini onlara ispatlamak istemiştir ama nafile... Artık anne ve babasına yaranamamaktadır. İşte o zaman kıskançlık duyguları kabarmaya başlar.
Mutlaka bilgi verin
Bir diğer önemli ve ilk başta yapılması gereken nokta yeni doğan dünyaya gelmeden evvel büyük kardeşe onunla ilgili bilgi verilmesidir. Erkek mi kız mı olacaktır? Odası nasıl olmalıdır? Tüm bunlar çocukla paylaşılmalı ve büyük çocuk doğacak olan kardeşe hazırlanmalıdır. Kardeş dünyaya geldikten sonra ise ona kardeşi ile ilgili ufak sorumluluklar vermek, onun kendini işe yarar hissetmesini sağlar.
Takım ruhu yaratın
Her iki çocuğu alarak birlikte oyunlar oynamak, hep birlikte bir yerlere gitmek kardeşlerin takım ruhunu hissetmelerini sağlar. Bu şekilde rekabet azalır. Çocukların ayrı ayrı bireysel özellikleri tanınmalı, kendilerini en iyi şekilde ifade edebilecekleri ve zevk alacakları aktivitelere yönlendirilmelidir. Daha sonra bunları birbirlerine anlatmaktan keyif alacaklardır. Kıskançlık doğal bir duygudur. Anne ve babanın kardeşler arasındaki bu duyguyu reddetmek yerine kabullenip, onları anlamaya çalışması çocukları rahatlatır ve güven duymalarını sağlar.
Onları kıyaslamayın
Öncelikle her iki kardeş arasında kıyaslama yapmamak gerekir. Her çocuk farklı özelliklerde, farklı yeteneklerde, farklı bireylerdir. Bazen ebeveynler çocukları aralarında paylaşırlar. Örneğin; anne yeni doğanla, baba büyük çocukla ilgilenir. Bu tutum da doğru değildir. Çünkü diğer çocuk artık anne ve babasının onu sevmediğini ve ilgilenmediğini düşünebilir. Sevgi, ortak ve paylaşılabilen bir duygudur ve her iki ebeveyn de her iki çocukla ilgilenebilmelidir.
Kaynak: Güneş
Diyabetli annelerin gebelik dönemi
İyi bir takip ile diyabet hastası anne adaylarında ortaya çıkabilecek sorunları önlemek ve sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek mümkün.
Diyabetli kadınların gebeliklerinin ve gebelik sırasında ortaya çıkan diyabeti olan kadınların özel bir ekip tarafından izlenmesi gerekiyor. Aksi halde hem annenin hem de bebeğin sağlığı riske girebiliyor.
Bebek iri doğabilir
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Diyabet Servisi'nden Prof. Dr. İlhan Satman'a göre 'Diyabeti iyi kontrol edilemeyen anneden doğan bebek, anne karnında iyi beslenemediği için düşük tartılı doğabilir veya tam tersine annenin kanındaki aşırı insulin salgısı nedeniyle bebek iri doğabilir.
Riskler
İşte bu bebekler doğumdan hemen sonra hipoglisemiye (kan şekeri düşüklüğüne) eğilimli olabiliyor. Kontrolsüz diyabeti olan annelerin bebeklerinde doğuştan anomali riski normal popülasyona göre 2-3 misli yüksek. Bu risk insülin kullanan diyabetik anne adaylarında kullanmayanlara göre 8 kat daha fazladır. Tabii burada insulinden ziyade hastanın diyabetinin ağırlığı doğumsal sorunlardan sorumlu tutuluyor.
Kalpteki sorunlar
Kalp, böbrek ve merkezi sinir sistemi tutulumu (nöral tüp defektleri) başta olmak üzere bütün organların anomalileri olabilmektedir. Doğuştan kalp anomalileri normal popülasyona göre 5-18 kat daha sık görülür. Bu anomaliler dışında anne karnında bebeğin ölmesi gibi sorunlar gözlenebilir.'
Diyet Planlanmalı
Prof. Satman tıbbi beslenmeplanı ile ilgili şu bilgiyi veriyor: Diyetin % 40-45'i karbonhidratlardan, %35-40'ı yağlardan, % 20'si ise proteinlerden karşılanmalıdır. Genel beslenme prensiplerinde olduğu gibi gebelerde de lifli karbonhidratların ağırlıklı olarak tercih edilmesi önerilir. Üç ana öğün yanına mutlaka 2-3 ara öğün konmalıdır.
Ara Öğünler
Gece hipoglisemisinden (kan şekerinin normalin altına düşüşü) kaçınmak için yatmadan önce mutlaka bir ara öğün alınmalıdır.
Gebelik öncesi testler yapılmalı
Öncelikle mevcut diyabetin kontrol altında olup olmadığı ve diyabetin anne adayının hangi organında ne kadar tahribat yaptığının ortaya konması öneriliyor. Bu amaçla açlık ve tokluk kan şekerleri ölçümü ve uzun dönemli kan şekeri kontrolünü yansıtan HbA1c ölçümlerinin yapılması büyük önem taşıyor.
Kilı alımı
Diyabetli hamilelerin olası sorunlara karşı özel bir ekip tarafından takip edilmesi şarttır. Genellikle gebelik boyunca 9-11 kg civarında kilo alımı yeterlidir. Kilo artışı hastanın insülin ihtiyacını belirlemekte hayati öneme sahiptir.
Bebeğinizin gözleri sağlıklı mı?
Yenidoğanlarda katarakt, göz tansiyonu gibi çeşitli göz hastalıkları söz konusu olabiliyor. Bu konuda ailelere düşen görev erken teşhis konusunda dikkatli olmak. Nova Göz Merkezi'nden Dr. Cihan Ünlüçerçi yenidoğanlarda görülebilen hastalıklar hakkında bilgi veriyor.
* Prematüre retinopatisi: Özellikle zamanından önce doğan bebeklerde bebek küvözde kalıp oksijen verilmişse daha tam gelişmemiş olan görme sinirinin damarları görme sinirinin uç noktalarında birbiri ile kaynaşarak yumak haline gelirler. Bu yumak daha ileri durumlarda merkeze doğru ilerleyerek görmeyi tehdit eder. Küvözde oksijen almış bebeklerin göz dibi muayenesi acilen hemen yapılmalıdır.
* Göz tansiyonu: Doğumsal göz tansiyonu seyrek olmakla birlikte bebeklerde ve çocuklarda görülebilir. En önemli belirtisi o gözün normalden fazla büyümesidir. Özellikle gözün renkli kısmı normalden fazla büyük görünüyorsa ve iki göz arasında büyüklük farkı varsa, sulanma, ışığa bakamama varsa mutlaka bir doktor muayenesi gerekir. Tedavisi genellikle cerrahidir. Birden fazla ameliyat gerektirebilir.
* Doğumsal Katarakt: Bazı bebeklerde doğuştan katarakt olabilir. Nedenleri annenin gebelik döneminde geçirmiş olduğu enfeksiyon veya gebelikte kullanılan ilaçlar olabilir. Hiçbir neden olmadan da bebeklerde katarakt gelişebilir. Yenidoğan bebekte bir gözde kayma veya göz bebeğinde matlık olması durumunda hemen göz doktoru muayenesi gerekir. Eğer doğuştan katarakt bir veya iki gözde varsa tedavisi erken yaşta cerrahidir. Fakat ameliyatın zamanına doktor tarafından karar verilir. Bazen acil ameliyat gerekirken bazen 1-2 yıl beklenebilir.
* Gözyaşı yolları tıkanıklığı: Doğumun ilk haftasından itibaren bebeklerin bir veya iki gözünde sulanma çapaklanma ile kendini belli eder. Tedaviye rağmen geçmeyen veya tekrarlayan bu enfeksiyonlar gözyaşı yolları tıkanıklığına işaret eder. İlk önce masaj ve antibiyotikli damlalar denenir. Bunlarla 1 yaşına kadar sonuç alınmazsa sonda ile gözyaşı yolları açılır. Bu yöntemle %90 başarı elde edilir. Eğer açılmazsa diğer cerrahi yöntemler denenebilir.